9 Temmuz 2013 Salı

Orucu Zeytinlemi Hurmaylamı Açmak gerekir

Aşırı terleme ve sıvı kaybı sonucu oluşan elektrolit dengesizliğini ortadan kaldıran su, metabolizmanın hızlı çalışmasını sağlayarak kilo artışını da önlüyor.
Bu nedenle uzmanlar Ramazan ayını sağlıklı ve fit geçirmek için günde en az 8 hatta 10 bardak su içmek gerektiğine dikkat çekiyor!
Ramazan ayının sıcak yaz günlerine denk gelmesi nedeniyle aşırı terleme ile uzun süreli açlık sonucu vücutta sıvı kaybı oluşuyor ve mineral dengesi bozuluyor. Bunun sonucunda halsizlik veya tansiyonun yükselmesi gibi sağlık sorunları ortaya çıkıyor. Ayrıca hatalı beslenme sonucu alınan kilolar da cabası!
Bu nedenle aşırı sıcaklarda iftardan itibaren sahura kadar geçen sürede vücudunuzun sıvı kaybını mutlaka karşılamalısınız. Bunun en önemli kaynağı olarak da suyu tercih edin. Beslenme ve Diyet Uzmanı Hülya Günsoy, suyun vücudun mineral dengesini yerinde tutmakla birlikte, metabolizmanın hızlı çalışmasına da yardımcı olduğuna dikkat çekerek, “Yeterli ve dengeli beslenmenin yanı sıra günde 8-10 bardak su içmek ramazan ayında alınacak fazla kiloları da engelliyor” diyor.
ORUCUNUZU 2 BARDAK SU İLE AÇIN
Hülya Günsoy, orucunuzu 2 bardak su ile açtıktan sonra yemekle beraber de sıvı tüketmeye devam etmeniz gerektiğini belirterek şunları söylüyor: “Öğünler öncesi gibi sonrası da su tüketiminiz en az 2 bardak olmalı. Su içmek için susama hissini beklememeli, mutlaka belirli aralıklarla tüketmelisiniz. Günlük almanız gereken 2 litrelik, bir başka deyişle 8-10 bardak su ihtiyacınızı birden tüketmemeye de özen gösterin. Çünkü vücut o sırada fazladan alınan suyu mutlaka aynı hızla vücuttan uzaklaştırmaya çalışıyor.”
DİKKAT, SOĞUK SU ŞİŞKİNLİK YAPABİLİR!
Suyu soğuk ya da ılık içmenizin ise vücudunuz için farklı bir etkisi olmuyor. Soğuk bile içseniz su sindirime karışıncaya dek vücut ısısına erişiyor. Ancak mide rahatsızlığınız veya hassasiyetiniz varsa, iftarda oruç açarken soğuk su tüketiminin şişkinliğe ve/veya gaz problemine sebep olabileceğini de unutmayın.
KAFEİNLİ İÇECEKLERİ ‘YASAKLAR’ LİSTESİNE ALIN
• Ramazan ayında vücuttaki sağlıklı suyun kaybolmasına yol açan kafein içerikli gazlı içecekler, aşırı çay ve kahveden de uzak durun. Kafeinli içecekler vücuda yeterli kadar sıvı alınmadığında ödeme sebep oluyor ve kişinin olduğu kilosundan da fazla gözükmesine yol açıyor.
• Günlük 2 litre su tüketimini sağlandıktan sonra isterseniz iftar – sahur arasında 2-3 fincan çay ve 1-2 fincan sade kahveye yer verilebilirsiniz.
• Çay ve kahvenin yanı sıra bitkisel çayları da tercih edebilirsiniz. Örneğin ıhlamur, papatya, rezene, yasemin, kuşburnu, adaçayı ve meyve çayları içebilirsiniz. Bitkisel çaylardan papatya ve yasemin sindirimi kolaylaştırıyor, rezene çayı da gazın giderilmesine katkıda bulunuyor. İftar sonrası sindirim sıkıntısı yaşıyorsanız bu çaylardan tercih edebilirsiniz.
• Aşırı nişasta içerikli ve şekerli besinler susama hissini hızlandıracağı için özellikle sahur öğününde daha az tercih etmelisiniz.
MEYVE SUYUNU SINIRLI TÜKETİN
Vücudun sıvı ihtiyacını su kadar karşılayabilecek başka bir kaynak yok. Ancak yine de az su tüketiyorsanız yerine tercih edeceğiniz sıvılara dikkat etmelisiniz. Eğer fazla su içmeyi sevmiyorsanız taze sıkılmış meyve suları tercih edebilirsiniz. Ancak meyve suyunu sıkarken daha çok meyve kullanıldığı için enerji içeriği daha da yüksek bir içecek elde edilmiş olacaktır. Dolayısıyla kilo problemi yaşıyorsanız ya da kronik bir hastalığınız varsa, meyve suyu tüketimini sınırlamalı, hatta sağlık durumunuza göre belki de hiç tüketmemelisiniz. Meyvenin kendisini, bağırsak faaliyetlerini düzenleyici etkisi nedeniyle meyve suyu yerine daha çok tercih etmelisiniz.

Sahur yapmadan oruç tutmak

Beslenme ve Diyet Uzmanı Elif Karacanoğlu, ramazan ayında mutlaka sahura kalkılması gerektiğini ifade ederek, sahursuz tutulan orucun kilo aldırdığına dikkat çekti.
Yazılı açıklama yapan Beslenme ve Diyet Uzmanı Elif Karacanoğlu, “Ramazanın yaza denk gelmesiyle, oruçlu kalınan süre atıyor. Dolayısıyla sahurun önemi gittikçe artıyor. Hep söylediğimiz az ve sık beslenme için sahura kalkarak oruç tutmak ve uzun açlığı bir nebze olsun azaltmak, sağlığımız için çok önemli. Çünkü uzun süreli açlık kan şekerini düşürerek karaciğere ve mideye zarar verebiliyor. Tansiyonu ve şekeri etkiliyor. Bu nedenle mutlaka sahur yapılmalı” dedi.
Sahursuz oruç tutmanın kilo aldırdığını da belirten Karacanoğlu, “Gün içinde tek öğünle beslenildiği için tek öğün olan iftarda yenen yemeğin hacmi gittikçe artıyor ve kişi kilo vereceği yerde ramazan ayının sonunda mutlaka en az 2-5 kg alıyor. Sahurda ölçülü yendiği takdirde kilo almayı önlüyor” diye konuştu.
Vatandaşları oruç tutarken zayıflamaya çalışmamaları konusunda da uyaran Beslenme ve Diyet Uzmanı Elif Karacanoğlu, şunları söyledi:
“Orucu zayıflamak için fırsat görmek yanlıştır. Ramazan döneminde de sağlıklı beslenmeden uzaklaşmayın. Yemeğinizi yavaş yiyin. İftarda orucunuzu açıp çorbanızı içtikten sonra bir süre yemeğinize ara verin. 10- 15 dakika sonra ana öğüne geçin; ancak mutlaka yavaş yiyin. Tatlıya geçmeden önce yavaş tempoda bir yürüyüş yapın. Öğün düzeniniz değiştiği için aynı kiloyu korumanız ya da en fazla 1-2 kilo alıp vermeniz mümkün. Ancak kilo verebilmek adına, düşük kalorili beslenmek, ramazan sonunda kas kaybetmenize yol açabilir.”

Oruçta su içmek

Ramazan öncesi vücudun susuzluğa alıştırma çabasının yanlış olduğu, yöntemin ölümcül sonuçlara neden olabileceği bildirildi.
Selçuk Üniversitesi Selçuklu Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Rengin Elsürer Afşar, yaptığı açıklamada, sıcak ve uzun yaz günlerine denk gelen ramazan öncesi insanların kendilerince bazı hazırlıklar yaptığını söyledi.
Uzman tavsiyesiyle vatandaşların öğün azaltma ve farklı tekniklerle ramazana hazırlandığını ifade eden Afşar, bazı kişilerin de suyu azaltarak oruca hazırlanma yöntemine başvurduğunu dile getirdi.
Vücudu, suyu azaltarak oruca hazırlamanın tamamen yanlış bir yöntem olduğunu vurgulayan Afşar, şunları kaydetti:
''İnsan vücudunun alması gereken su miktarı ile kaybettiği su miktarı doğru orantılıdır. Normal şartlarda bir günde insan yarım veya 1 litre su kaybeder ancak sıcak havalarda su kaybı daha da artmaktadır. Bu günlerde 'Ramazana kendimi alıştırmalıyım, az su içmeliyim' gibi bir hesap içine girersek vücudumuzun en hassas organlarından böbrek, kalp ve beyinde büyük hasarlara yol açarız. Vücudun ihtiyacı olan su miktarı mutlaka alınmalıdır. Bunu azaltmak kesinlikle çok yanlıştır. Vücudumuzdaki işleyişi tehlikeye sokar.''
TUZ İÇERİĞİ YÜKSEK GIDALARDAN KAÇININ
İnsan metabolizmasının suyu birçok fonksiyonu yerine getirmek ve vücutta biriken maddeleri atmak için kullandığını anlatan Afşar, sıcak hava koşullarında artan terleme ile kaybedilen su miktarını karşılamak gerektiği için alınan su miktarının tam tersine artırılması gerektiğini dile getirdi.
Günde en az 10–12 bardak su tüketilmesi gerektiğini anlatan Afşar, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Tuz içeriği yüksek gıdalardan kaçınmalıyız ki oruçlu iken susama en az seviyeye insin. Sahurda bol sulu yemekler ve sulu meyve sebze yenmesi uygundur. Bu gıdalar vücudun ihtiyacı olan suyu karşılamaya yarayacaktır. Su içmede en önemli faktör susama hissidir ve bu, tuzlu yiyeceklerle daha fazla olacaktır. Bu nedenle az tuzlu gıdaların tüketilmesi daha sağlıklı olacaktır.''
Afşar, iftarda bir anda suya yüklenmenin özellikle kalp hastalığı olan hastalarda sorunlara yol açabileceğini, suyun aralıklarla ve bol miktarda tüketilmesinin daha doğru olacağını sözlerine ekledi.

Oruçluyken Renkli Kıyafet Giymek

KAN ŞEKERİNİZİN DÜŞMESİ HALSİZLİK YAPABİLİR
Temmuz - Ağustos sıcakları ile uzun günlerin birleşimi, oruç tutacak olan kişilerin ramazan boyunca daha dikkatli olmasını gerektirir. Çünkü uzun süren açlık ile kandaki trigliseridler artar ve kan şekeri düşer. Dikkat azalır, kan basıncı düşer ya da yükselir, atletik performans azalır, halsizlik sebebi ile iş verimi azalır. Bu etkenler ile uzun süren açlık süreçleri sonucunda sağlıklı bir kişinin bile sağlığı bozulabilir.
YAPILAN EN BÜYÜK HATA BOŞ MİDEYE YÜKLENMEK
Ramazan ruhunu yaşatmak için sahur, normal kahvaltıdan; iftar ise akşam yemeğinden daha zengin hazırlanır. Bu nedenle de beslenme alışkanlıklarında büyük değişiklikler olur. Oysaki; ramazan ayında da amaç, yeterli ve dengeli beslenmeyi sağlayabilmek olmalıdır. İftar sofrasında gün boyu süren açlığın etkisiyle boş mideye birden yüklenmek oldukça sakıncalıdır.
SAHURDAN SONRA YATARKEN BAŞINIZ YÜKSEKTE OLSUN
Sahurdan sonra genelde birçok insan uykuya yattığı için hafif gıdalar tüketilmelidir. Tuzlu ve yağlı yiyeceklerden sakınılmalı; lifli gıdalar ve sıvı alımına özen gösterilmelidir. Sahur sonrası yatıldığında mutlaka baş yüksekte olmalıdır. Bu durum özellikle reflü rahatsızlığı olan kişilerin dikkat etmesi gereken bir durumdur. Mümkünse başta reflü hastalığı gibi sorunları olan kişiler sahur sonrası yatmamalıdırlar.
İFTARDAN HEMEN SONRA UYUMAYIN
İftarda önce hafif bir çorba ile oruç açılmalıdır. Daha sonra namaz kılınacaksa kılınıp sonrasında iftar yemeğine devam edilmelidir. İftar yapıldıktan sonra tokluğun hissiyle oluşabilecek uyku en az yemekten 2 saat sonra olmalıdır. Oruç tutarken acıkmamak için tamamen hareketsiz kalmak da doğru değildir. Hafif egzersizler ya da ayaklara yürüme egzersizi yaptırılarak kan dolaşımını kolaylaştırabilmek doğru olacaktır.
TAŞI OLAN İFTARDAN SAHURA BOL SU İÇMELİ
Taş hastalığına yatkın olan kişilerde, böbrek taşı oluşma riskinin artması gibi sağlık problemleri oruç tuttuğu dönemlerde olabilmektedir. Bu nedenle taş hastalığına yatkın olan kişilerin, iftardan sahura kadar bol sıvı alımına dikkat etmesi gerekmektedir.
İLAÇ SAATLERİNİZİ İSTEĞİNİZE GÖRE DEĞİŞTİRMEYİN
Genelde sık ve az yemek yemeği gerektiren ya da düzenli ilaç kullanımın söz konusu olduğu bazı durumlarda oruç tutmak sakıncalıdır. Örneğin; hipertansiyon, diyabet, kalp, karaciğer ve böbrek hastalığı olanların ya da epilepsi, migren, mide, duodenum ülseri, kanser gibi kronik hastalığı olanlar gibi. Eğer oruç tutmakta ısrarcı iseniz doktorunuzun kontrolünde onun onayı ile gerçekleştirin. Gün içerisinde ilaç kullanım saatlerinde kendi isteğinize bağlı olarak değişiklikler yapmayınız.
KAN ŞEKERİ DÜŞMESİNİ ENGELLEMEK İÇİN...
Oruç tutulan günlerde kişilerde gün içerisinde “uyuma isteği” oluşması da doğaldır. Açlığın hissiyle kan şekeri düştüğünden kişide uyuklama halleri yaşanabilmektedir. Kan şekerinin düşmesi ile kişide halsizlik, hatta sinirlilik görülebilir. Kan şekerinin düşmesini engelleyebilmek için sahurda lifli gıdalara yer verilmesi bir önlem olabilir. Kan şekerinin düşmesinin engellenmesi ile gün içerisinde uyuklama hallerinin de önüne geçilmiş olunacaktır. Sahur ve iftarda tükettiği ağır, yağlı, acılı ve baharatlı yemekler de uykuyu kaçırabileceğinden dikkat edilmesi gereken bir noktadır. Mümkünse kısa sürelerle vücudunuzu ve zihninizi kısa öğle uykusuyla dinlendirmek gerekir.
UYKU KALİTESİ RAMAZAN SONRASI NORMALE DÖNECEKTİR
Ramazanda sahura kalkmak başta çalışanlar açısından uyku sürelerinin kısalmasına ve uyku düzeninin değişmesine sebep olacaktır. Uyku düzeninin değişmesi kişilerde, bazı hormonların ritminin (CTH ve Melatonin gibi) bozulmasına sebep olur. Uyku problemlerinin oluşması ve uyku problemlerinin etkisiyle günlük yaşantılarında uyum konularında sorun yaşamaları kaçınılmaz olmaktadır. Oruç tutan kişiler 24 saat içindeki toplam uyku sürelerini ramazan öncesinde olduğu gibi tutmaya çalışması uyku sürelerini dengelemek için alınabilecek bir önlemdir. Ancak uyku açısından yaşanan bu tür problemler kalıcı bir bozukluk oluşturmadığından; uyku kalitesi oruç bittikten bir süre sonra normale döner.
ÖNLEMİNİZİ ALIN SIKINTI YAŞAMAYIN
Oruçlu iken zaten sıvı alımı yapılamayacağı için sıcak ortamlarda bulunmak, terlemeyi artırarak vücutta var olan suyun da kaybedilmesine ve buna bağlı olarak susuzluk hissedilmesine sebep olacaktır. Bunun sonucu olarak kanın akışkanlığı azalıp risk grubunda olanlarda damar tıkanıklığı yaşanabilmektedir. Aşırı güneşli ve sıcak havalarda sağlıklı kişilerin bile mümkün olduğunca dışarı çıkmaması gerekir. Ancak açık havada çalışmak zorunda kalanlar olacağından. Bu kişilerin açık renkli, bol, pamuklu giysiler giymesi, geniş kenarlı şapka kullanması, baş ve yüzlerini sık sık soğuk suyla yıkaması ve imkânı olanların gün içinde duşa girmesi alabilecekleri birkaç önlem olabilir.

Oruçluyken Agız Kokusu

Uzun yaz günlerinde tutulan oruç yüksek sıcakların da etkisiyle ağız kokusuna sebep oluyor ve kişilerin sosyal hayatlarını olumsuz yönde etkiliyor.
Diş Hekimi Senem Sucu, "Ağız kokusunu önlemek için iftardan sahura yediklerimize dikkat etmek gerekiyor. Maydanoz ve nane yemek gün boyunca ağız kokusunu engelleyeceği gibi mideyi ferahlatacaktır" dedi.
Türkiye'de her 5 kişiden birinde mide ekşimesi (reflü) olduğuna dikkatleri çeken Op. Dr. Murat Akaydın ise "Ramazan süresince reflüyü artıran gıdalardan, acı ve baharatlı yiyeceklerden, asitli içeceklerden ve kahveden özellikle kaçınılmalı" dedi.
Sahurda yemek yenildikten hemen sonra yatılması, devam eden mide ve ağız hareketleri nedeniyle, ağız içi asit dengesini bozarak bakteri üremesine sebep olurken reflüyü de tetikliyor.
Ramazan süresince ağız sağlığına normalden daha fazla özen gösterilmesi gerektiğinin altını çizen Diş Hekimi Senem Sucu, "Şekerli yiyecekler ve asitli içeceklerin tüketimi azaltılmalı. Yemeklerden sonra diş, dişeti, dil üstü, dilaltı, yanak içi bölgeleri dikkatlice temizlenmelidir. Diş ipi kullanımı ihmal edilmemeli, tuzlu su veya antiseptik gargara gibi yardımcı ürünler de kullanılmalıdır. Oruç süresindeki ağız kuruluğu ise dişlerde temizleyici etkisi olan tükürük miktarının azalmasına neden olduğundan, gün içinde ağız suyla çalkalanabilir. Özellikle sahurda baharatlı yemekler; soğan, sarımsak gibi koku yapma olasılığı yüksek besinler yerine, maydanoz, nane gibi hem ağız hem de mideyi ferahlatacak besinler tercih edin" dedi.
Yeni mide kanaması geçirenlerin, ciddi ülseri olanların ve mide kanseri gibi nedenlerle operasyon geçirenlerin ve düzenli ilaç almaları gereken hastaların oruç tutmamaları gerektiğine dikkatleri çeken Op. Dr. Murat Akaydın "Uzun saatler aç kaldıktan sonra büyük porsiyonlarla iftar yapmanın reflü hastaları için sakıncaları büyük. Hem iftar hem de sahurdan sonra en az 2 saat yatmayın. Reflüyü tetikleyecek acı ve baharatlı yiyeceklerden, asitli içeceklerden ve kahveden özellikle kaçının. Yatarken fazladan birkaç yastıkla başınızı yüksekte tutun" şeklinde konuştu.

Hamileler oruç tutabilirmi

Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Güler Altıntepe, hamilelerin oruç tutma konusunda karar verirken dikkat etmesi gerekenleri ve eğer oruç tutmaya karar verirlerse takip etmeleri gereken beslenme düzeniyle ilgili bilgiler verdi.
İslam dinine göre gebelerin oruçtan muaf olduğunu hatırlatan Op. Dr. Güler Altıntepe, yinede oruç tutmak isteyen sağlıklı gebelerin doktorlarına danışarak oruç tutabileceğini fakat diyabet, tansiyon, reflü, migren gibi rahatsızlıkları olan, herhangi bir rahatsızlığı olmasa da gebelik süreci sorunlu geçen anne adaylarının ise kesinlikle doktor kontrolü olmadan oruç tutmaması gerektiğini belirtti.
Düzenli ve dengeli beslenmenin anne karnındaki bebeğin gelişimi için büyük önemi olduğunu vurgulayan Op. Dr. Güler Altıntepe, hamilelik döneminde anne adaylarının kan şekeri seviyesini dengede tutabilmeleri için sık sık ve az az yemelerinin en doğrusu olduğunu belirtti.
Anne adaylarının gün içerisinde almaları gereken enerji ve vitaminleri iftar ve sahur öğünlerinde de alabileceğinin altını çizen Dr. Altıntepe, iftar ve sahur öğünlerinde doğru besinlerin tercih edilmesi ve doğru bir yeme şekliyle yiyeceklerin tüketilmesi gerektiğini söyledi.
Op. Dr. Güler Altıntepe, "Hamileler açlığa ve susuzuluğa karşı diğer insanlara göre çok daha hassastır. Uzun süren açlık dönemlerinde vücuttaki şeker deposu tükenir ve vücut enerji gereksinimi için yağ yakımına başlar. Yağ yakımı sonucu vücutta keton oranı artar. Ketonlar bebeğin beyin ve psikolojik fonksiyonlarında bozulmalara neden olabilir. Uzun süren açlık ve susuzluk dönemlerinin gebelerdeki diğer bir etkisi de bulantı, kusma, mide ekşimesi gibi olağan rahatsızlıkların artmasıdır. Bu nedenle ramazan ayında oruç tutmak isteyen gebelerin çok dikkatli olmaları, devamlı doktorlarıyla iletişim halinde olmaları ve doğru bir perhiz içerisinde ramazan ayını geçirmeleri gerekiyor." diye konuştu.
ANNE ADAYLARI MUTLAKA SAHURA KALKMALI
Sağlıklı bir gebe diyetinde süt, meyve-sebze, et, tahıl grubu ve bol sıvı gıdalar olması gerektiğini belirten Dr. Altıntepe, anne adaylarının mutlaka sahura kalkmaları gerektiğini, sahurda tok tutucu yiyecekler tüketmeleri gerektiğini, iftarda ise yiyecekleri yavaş yavaş, aşırıya kaçmadan tüketmeleri gerektiğini belirtti.
Sahurla iftar arasındaki dönemde bol sıvı gıdalar tüketilmesini ve günde 3 litre olan sıvı ihtiyacının giderilmesini öneren Dr. Altıntepe, "İftar ve sahurda çok tuzlu, çok yağlı, çok kızartılmış, çok şekerli yiyeceklerden kaçınılmalı. Demli çay, kahve, kola gibi içeceklerin bizi daha çok susatacağı unutulmamalı. Unlu tatlıların yerine sütlü tatlılar tercih edilmeli." diye konuştu.

Uyuyarak oruç tutmak

Diyet uzmanları, oruçluyken çok fazla uyumanın metabolizma hızının daha da yavaşlamasına neden olacağı uyarısında bulunuyor. Uzmanlar, "Zamanın çabuk geçmesi için geç saatlere kadar uyumak, hareket durumunun azalması, oruç tutarken çok fazla acıkmadan rahat bir gün geçirme isteği metabolizma hızının daha da yavaşlamasına sebep olur. Ramazanda kilo alma riskini en aza indirebilmek için günlük aktiviteye dikkat edilmeli." dedi.
Diyetisyen Kübra Işgın, ramazan ayında uyumanın metabolizma hızının daha da yavaşlamasına neden olacağına dikkat çekerek,ramazanda kilo almak istemeyenlerin günlük aktivitelerine devam etmeleri gerektiğini söyledi.
Kübra Işgın, ramazan ayına özel şu uyarılarda bulundu:
"Beslenme düzeninin tamamen değiştiği bu dönemde besin tüketimi, iftar ve sahura sıkıştırılmamalı, bu 2 öğüne fazla yüklenilmeden iftar sonrası meyve, süt, yoğurt gibi besinler, bitkisel çaylardan oluşan küçük öğünler tercih edilmeli.
Ramazan ayını zayıflamak için fırsat olarak görerek yalnızca iftarda bir şeyler tüketmek, sahura kalkmadan oruç tutmak, bilinenin aksine kilo vermek yerine kilo bile aldırabilir. Vücut, yeterince besin alınamadığı durumlarda az ile yetinmeye başlamakta; bir bakıma kendini kıtlıkta gibi algılayıp, iftarda biraz fazla kaçırıldığında ise depolama yoluna başvurmaktadır. Ayrıca metabolizma hızının ramazan ayında yavaşlaması, iftar ve sahur vakitlerinin günün daha az hareket edilen zamanlarına denk gelmesi ve kan şekeri düşüşüne bağlı olarak tatlı isteğinin artması ve yetersiz su tüketimi genellikle bu dönemde ağırlık artışına neden olmaktadır.
İftarda aşırı ve hızlı yemek, hormonların da hızlı salgılanmasına, ani tansiyon yükselmesine neden olabilir. Başta hipertansiyon hastaları olmak üzere tansiyondaki ani dalgalanmalara yol açmamak için iftardaki besinlerin yavaş tüketiminde fayda vardır.
Günlük enerji harcamasının azalması ve zamanın çabuk geçmesi için geç saatlere kadar uyumak, hareket durumunun azalması, oruç tutarken çok fazla acıkmadan rahat bir gün geçirme isteği metabolizma hızının daha da yavaşlamasına sebep olur. Ramazanda kilo alma riskini en aza indirebilmek için günlük aktiviteye dikkat edilmelidir.
Ramazan ayında metabolizma hızının yavaşlamasına bağlı olarak oluşabilecek kabızlığı önlemek için, posa oranı yüksek besinler tercih edilmeli; soyulmadan yenilebilen sebze ve meyveler mümkünse kabuklarıyla tüketilmeli, iftar ile sahur arasında sıvı tüketimi konusunda dikkatli olunmalıdır. Sahur ve iftarda hoşaf veya komposto tüketiminin sindirim sistemini hareketlendirmeye olumlu etkileri vardır. Ayrıca çorbalara kepek eklemek ya da yoğurda karıştırılacak keten tohumu olası kabızlığın önlenmesinde faydalı olacaktır.
Ramazanda gün boyu aç kalınacağı için yatmadan aşırı yemek yerine, sahura kalmak çok daha sağlıklı olacaktır. Sahura kalkılmadığı takdirde açlık süresi ortalama 19-20 saate çıkmaktadır. Bu durumda kan şekeri günün daha erken saatlerinde düşmekte ve kişinin veriminin ve tahammülünün azalmasına yol açmaktadır. Bu yüzden mutlaka sahura kalkılmalı ve ağır yemekler yerine; süt, yumurta, peynir, zeytin, tam tahıllı ekmekler gibi alternatiflerden oluşan kahvaltı tercih edilmelidir.
Uzun bir açlık sonrası, iftara mümkünse, bir kâse çorba ile başlayarak 15 dakika yemeğe ara verilmeli, ardından ana yemeklere devam edilmelidir. Etli veya etsiz sebze yemekleri, tam tahıllı ekmek, kuru baklagil yemekleri, yoğurt, ayran, cacık, salata, meyve gibi lif oranı yüksek alternatiflerden oluşan bir iftar yemeğinin sindirimi de daha kolay olacaktır. Besinler çok iyi çiğnenmeli, yavaş yenilmelidir. Daha hafif ve sağlıklı olması için yiyecekler kızartma ve kavurma yerine; haşlama, ızgara, buğulama veya fırında pişirme yöntemleri ile hazırlanmalıdır.
Şerbetli tatlılar yerine; güllaç, sütlaç, puding, komposto, limonata, hoşaf, kabak tatlısı gibi sütlü, meyveli tatlılar veya meyve salataları tercih edilmelidir.
Rafine şeker içeren besinlerin tüketimi kan şekerinde ani bir dalgalanmaya neden olur. Kan şekerini çok hızlı bir şekilde yükselttikleri için hızlı bir şekilde de düşmesine ve ani bir şekilde açlık hissinin oluşmasına sebebiyet verirler. Bunun yanında tarçın kullanımı kan şekerinin dengelenmesine ve dolayısıyla tatlı isteğinin de azalmasına yardımcı olacaktır.
Zayıflama diyetine devam eden bireylerin kilo verme durumunda ramazan ayında bir yavaşlama görülebilir. Bu durum, kişiyi endişeye düşürmemelidir. Metabolizmanın yavaşlamasına bağlı kilo vermedeki yavaşlama normal kabul edilmeli; kilo almadan bu süreci atlatmanın bile kâr sayılabileceği unutulmamalı."